“Mutluluk neden hep gelecekte bekliyor da, şimdide kalmıyor?”
Mutluluk çoğu zaman ertelenen bir vaat gibi görünür.
- “Bir şey olsun, sonra her şey güzel olacak.”
- “Şu okul bitsin…”
- “Şu iş düzene girsin…”
- “Biraz daha para biriksin…”
Ve sonra?
Büyürüz. Olgunlaşırız. İlerleriz. Ama o “mutlu olacağım nokta” bizimle beraber gelmez. Hep bir adım ötede kalır.
Sanki hayat, bize gizli bir söz vermiştir:
“İleride her şey daha güzel olacak.”
Ama kimse bize bu sözün geçerlilik süresini söylememiştir.
İlerideki Mutluluğa İnanan Ama Ulaşamayanlar Kulübü
Çoğumuzun zihninde şöyle bir inanç yerleşir:
“Şu an yeterince iyi değil. Daha iyisi var ve ben oraya ulaşmalıyım.”
Bu düşünce bizi hedefe odaklar, evet. Ama aynı zamanda şu anda yaşamakla aramıza ince bir mesafe koyar.
Çünkü hep bir “daha sonra” vardır:
- Şu iş çözülsün,
- Şu kilo verilsin,
- Şu kişiyle konuşulsun…
Zihin hep “ileride bir yerdeki mutluluk” için çabalar.
Ama o ilerisi hiç gelmez. Çünkü her vardığımız nokta, bir son değil, yeni bir başlangıçtır.
Hayatla Böyle Bir Anlaşma Yapmadık
Hayat bize asla şunu vaat etmedi:
“Büyüdükçe her şey daha güzel olacak.”
Ama biz çoğu zaman bu varsayımla ilerleriz.
- Daha çok çalışırsam daha huzurlu olurum,
- Daha çok kazanırsam daha değerli hissederim,
- Daha çok sevilirsem kendimi daha çok severim…
Oysa hayatla böyle bir anlaşma yapmadık.
Bu sadece bizim zihin içinde kurduğumuz bir beklenti zinciri.
Ve her beklenti, karşılanmadığında biraz daha tükenmişlik bırakır.
Mutluluk Uzakta Değil, Uzaklaştırılmış
Gerçek şu ki:
Mutluluk çoğu zaman uzakta değil. Biz, onu sürekli ileriye erteleyerek kendimizden uzaklaştırıyoruz.
- Geçmişe üzülüyoruz,
- Geleceğe hazırlanıyoruz,
- Ama bugünle teması kaybediyoruz.
Ve fark etmeden, bugünü “mutluluk için hazırlık günü” gibi geçiriyoruz.
Ama ya tek mutlu olunabilecek gün buysa?
Hayat Geçiyor, Biz Ulaşamıyoruz
“Her şey daha iyi olacak” diyerek geçen yıllar…
Sonra bir gün aynaya bakıyoruz ve şunu fark ediyoruz:
“Yıllar geçmiş. Ama ben hep bir şeyleri beklemişim. Hayatı değil, sonucu yaşamışım.”
Hayat o noktada durmuyor.
Ve biz zamanla anlıyoruz:
Asıl değer vermediğimiz şey; ertelediğimiz mutluluğun tam ortasında olduğumuz zamanlarmış.
Peki Ne Yapabiliriz?
- Mutluluğu bir hedef değil, hâl olarak düşün:
Mutluluk “olunan” bir şeydir, “ulaşılan” değil.
Bugün içinde bir an, bir nefes, bir his olabilir. - Şu anla bağ kur:
Kahveni içerken, yürürken, yazarken — yaşadığını fark et.
Hayat, büyük olaylar değil; küçük farkındalıklarla şekillenir. - Beklemeyi bırak, seçmeyi öğren:
Bir şeyin olmasını beklemek yerine, bugünü bilinçli olarak seçmek daha dönüştürücüdür. - Ertelemeyi fark et:
Hangi mutluluğu geleceğe ertelediğini fark et.
Ve o duyguyu bugüne davet et.
Son Söz
Mutluluk hep bir yerlerde, bir zaman sonra olacakmış gibi yaşarsak;
hayat hep “hazırlık süreci” gibi geçer.
Ama bir gün durup fark edersen:
“Ben aslında o beklediğim geleceğin tam ortasındayım.”
İşte o zaman mutluluk, dışarıdan gelmez.
Seninle kalır.
Kln. Psk. Gökçe İPEK
Yorumlar (0)
Yorum Yap